AKİF EKİCİ

26. Dönem Gaziantep Milletvekili

STB'NIN TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN

Sayın Başkan, değerli üyeler; Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve ekranları başında bizi izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

 

Değerli arkadaşlar, Avrupa Birliği müktesebatına uygun, uyum amacıyla yapılan düzenleme de bir kadro düzenlemesi olup hem unvan değişikliği getirmekte hem de tasarıda 100 olarak ihdas edilen kadro sayısı, komisyonda yine AKP üyelerinin çoğunluğa dayalı ilkesiyle davranış biçimleri sergilemelerinden dolayı 250ye çıkartılmıştır. Böyle bir ihtiyaç varsa neden tasarıda yer almamıştır? Sayının 250 olma ihtiyacı varsa tasarıda neden yer almamıştır? Sanayi Bakanlığının özellikle uzman kadrolara duyduğu ihtiyaç konusunda bir itirazımız olamaz, ama bu ihtiyaç kadrolaşma için bir araç olarak görülürse bu konuda gereken tepkiyi göstermemiz gerekir diye düşünüyorum. İktidarın kadrolaşma konusunda sicili bozuktur. Karnesinde buna benzer çeşitli örnekler görülmektedir. Sayın Bakandan özellikle şunu rica ediyorum, bu ricamıza da itibar edeceğine inanıyorum: Diğer bakanlıklarda ve çeşitli kademelerde yapılmış olan, liyakati esas görmeyip de birtakım kıstaslar arandığı hepimiz tarafından bilinmektedir. Nedir bu kıstaslar? Badem bıyıklı olmak ve gümüş yüzük takmak, F tipi vatandaş olmak, F tipi memur olmak. Ben Bakanın buna itibar göstermeyeceği inancı içerisindeyim.

 

Değerli arkadaşlar, Sanayi Bakanlığına işi düşen sanayicimizin evrak takibi yönlendirme ve benzeri konularda yaşadığı sorunları hepimiz bilmekteyiz. Elbette özveriyle görevini yapan, çalışan Bakanlık personelinin işinin yükünü de biliyoruz, ama sanayicilerimizin de bürokrasi nedeniyle yaşadıkları sorunlar ortadadır. Ülkemizin yaşamakta olduğu krizin altından kalkmaya çalışan sanayicilerimizin bir de bürokrasi yükü altında ezilmelerine içimiz rıza göstermez. Bu nedenle Bakanlığın personel ihtiyacını anlayışla karşılıyoruz. Ama bu ihtiyacın bir kadrolaşma yani “hamil yakınımdır.” kartlarıyla yapılmaması  en büyük temennimizdir.


Kurumların sağlıklı çalışması, verimlilik, vatandaşa daha iyi hizmet, kamuda atama ve alımlarda siyasal iktidarın elini tamamıyla çekmesiyle mümkün olacaktır. Bütün iktidarlar döneminde ne yazık ki bu olaylar yaşanmıştır. Ama AKP İktidarı bu konuda tarihimizde hiç görülmeyen bir kadrolaşmaya ve kıyıma gitmiştir.
Tasarıda yapılan değişiklik belki gerçekten Bakanlığın ihtiyaç duyduğu bir düzenleme ama “Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş.” misali, biz de AKPnin yaptıklarını gördükten sonra sormadan geçemiyoruz: Ne oldu da tasarıda 100 olan uzman sayısı 250ye çıkarıldı? Şimdi uzman sayısı 250ye çıkarılırsa Sanayi ve Ticaret Bakanlığı sorumluluklarını yerine getirebilecek mi? Sanayicilerin Bakanlıktaki sorunları azalacak mı? İşleri daha hızlı takip edilebilecek mi?


Değerli arkadaşlar, bankaların kredi vermekte direndiği, var olan kredileri geri çekmekte olduğu, teminat için tahsile konulmuş olan çeklerin kredilerden düşerek ödenmediği, teminat mektuplarının kapatılmasının istendiği bir ortamda sanayimizin ayakta durması, sanayicimizin ayakta durması mümkün değildir. Elektriğe yapılan yüzde 62, doğal gaza yapılan yüzde 74 zam sanayicimizin belini bükmüştür, sanayicimizi çalışamaz hâle getirmiştir. Çiftçinin sesini, beli bükülmüş sanayicinin sesini, feryat eden sanayicinin sesini, esnafın sesini iktidar partisi maalesef muhalefetin sesi diye ciddiye almamaktadır.


Durum çok vahimdir değerli arkadaşlar. İşten çıkarılan işçilerimiz, kapanan fabrikalarımız, kapasite kullanım oranını yüzde 50lere düşüren, hatta yüzde 30lara düşüren, iki vardiyadan tek vardiyaya düşen, üç vardiyadan tek vardiyaya düşen sanayi tesislerimiz göz önündedir. Bunun resmî, açık rakamları da vardır, bakınız: Merkez Bankası tarafından bankalara duyurulan toplam karşılıksız çek sayısı ekim ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 22,2 artmıştır, yani bu artış 156.888e çıkmıştır. Son zamanlarda “ 711” kullanımında patlama yaşanmaktadır. Paraya sıkışan sanayici, elindeki çeki tahsile koyuyor. Borçlu ise zaman kazanmak için 711e sığınıyor yani “Hilafıma yazılmıştır” cümlesiyle çekini ödememekte diretiyor veya zaman kazanmakta diretiyor. Teminat mektupları paraya çevriliyor, ticari kabahat oranları artıyor. Protesto edilen çek senet oranı ortalamanın üzerinde. Kanuni takipte oldukça vahim bir tablo sergileniyor. Çek ve Senet Yasası ekonominin ihtiyacını karşılayacak şekilde yeniden düzenlenmelidir. Mevcut düzenlemelere göre, karşılıksız çek senet ve kredisini ödemeyenler Merkez Bankasının kara listesine alınmaktadır. Bu kişiler borçlarını ödeseler bile Merkez Bankasının kara listesindeki devamı sürmektedir. Bunun bir an önce düzeltilmesi gerekiyor yani acilen bir sicil affının getirilmesi gerekiyor.


Değerli arkadaşlar, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının verdiği can suyu kredisine değinmek istiyorum. Biraz önce Sayın Bakan tulumbadan bahsetti, dedi ki “Kurumuş olan tulumbaya bir tas su dökersiniz, tulumba yeniden çalışmaya başlar.” Doğrudur. Bu kime verilir? Can suyu 2.000 bin sanayiciye, 2.000 bin KOBİye 2.000 bin can suyu ibaresiyle çıktığında biz bunu çok ciddi şekilde mutlulukla karşıladık. Ama ne getirildi bunda Sayın Bakan? Kime verilir bu kredi? Çalışmakta olan KOBİlere veriyorsunuz, çalışmakta olan KOBİlere 300 milyar sıfır faizli kredi veriyorsunuz. Son derece takdirle karşılanacak bir hadise ama ne diyorsunuz peşinden? “Makine alımında” diyorsunuz.


Değerli Bakan, değerli arkadaşlar; sanayici, on tane, yirmi tane makinesiyle çalışamaz duruma gelmiş, kapasitesini dolduramaz hâle gelmiş. Biraz önce söyledim, yüzde 70-80 kapasitelerle çalışan sanayici, yüzde 20ye, 30lara düşmüş. Kendi hazır makinesine iş bulamıyor Sayın Bakan. Siz “Makine alırsanız size 300 milyar YTL sıfır faizli, altı ayda bir olmak üzere, iki yıl ödemeli kredi veriyorum.” diyorsunuz. Hangi mantığa dayanıyor bu? Bu şu mantığa dayanıyor: Bu, 2003 yılında çıkarmış olduğunuz teşvik yasasına benzer bir yasadır yani sanayiye ihanet yasasıdır, Türkiye Cumhuriyeti devletinin sanayisine ihanet yasasıdır. Bunun başka adı yoktur değerli arkadaşlar, bunun başka hiçbir adı yoktur. Bu, sanayiye ihanet yasasıdır. Yani Büyük Orta Doğu Projesinin eş başkanı Sayın Başbakanın Türkiyede sanayiyi çökertmekle ilgili yapmış olduğu, atmış olduğu adımın en açık, bariz ve net bir göstergesidir. Bunun başka hiçbir adı yoktur. Siz 300 milyar sanayiciye para vereceksiniz. Yirmi tane makinenin on beş tanesi kapalı dururken, ona iş bulamazken, işçi çıkarırken “Sen git tesisine yeni makine al.” diyeceksiniz. Hangi mantığa sığar bu? Hiçbir mantığa sığmaz.


İkincisi Sayın Bakan, siz envanterle ilgili ciddi çalışma yaptınız. Biz de saygıyla karşıladık, iyi yere getirdiniz. Ama ne yazık, bu yaptığınız envanter 2009 yılında geçerli olacak mı? Hayır olmayacak efendim. Çünkü o tesislerin yüzde 10u, 20si kapanmış olacak, iş yerini kapatmış olacaklar. O envanterde görülen tesisler yok olacak, öyle bir tesis olmayacak. Yani yapmış olduğunuz, o üstün gayretlerle, çabalarla hazırlamış olduğunuz envanter de sanayicimizin çok fazla bir işine yaramayacak.


Değerli arkadaşlar, şimdi teşvik konusunu tekrar tekrar söylemek gerekiyor. 2003 yılında çıkarılan teşvik, Gaziantepi ve benzer illeri, Denizliyi, Kayseriyi, benzer illeri bu günlere getirmiştir. Neden getirmiştir? Aynı iş kolunda üretim yapan şehirleri birbiriyle yarıştırıyorsunuz, haksız rekabete zorluyorsunuz. Birine diyorsunuz ki “Senden elektriğin yüzde 50sini almayacağım.”, diğerine diyorsunuz ki “Senden tamamını alacağım.” Var mı böyle bir şey? Dünyada uygulanan teşvik yasaları var, bugüne kadar uygulanmış olan teşvik yasaları var ama bir bölge için, bir sektör için veya bir şehir için verilen teşvik anlamlı ve yerinde olur. Yapılmış olan teşvik yasasının son derece yanlış olduğunu ve bu can suyu yasasının da sanayicimize hiçbir katkı sağlamayacağı görüşü içerisindeyim.


Tasarı ABye uyum çerçevesinde getirilen bir düzenleme, elbette dünya ile uyum ve rekabet konusunda atılan bu adımlar önemli ama bir de ülkemizin gerçekleri var. Siz Bakanlık birimlerini, personel mevzuatınızı, AB ile uyumlu hale getirebilirsiniz ama sanayicinize dünya ile rekabet konusunda gerekli desteği vermezseniz bunların hiçbir anlamı kalmaz. Dileğim hükümetin ABye uyum konusunda attığı bu adımların ekonomik alanda da, halkın yaşamında da atmasıdır.

Türk Sanayisinin dünyada hak ettiği haklı yeri alması, taşıdığı büyük potansiyeli kullanması, muhalefetiyle iktidarıyla hepimizin ortak çabasıdır. Uluslar arası arenada rekabet edebilen, krizlerden etkilenmeyen, gelişmiş bir sanayi ve üreterek tüketen Türkiye dileğiyle sizlere ve ekranları başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarımıza saygılarımı sunarım.